Benelüx Turumuzda ilk gün lüksemburga gelip buradan paris’e seyahat ederek panoramik şehir turu yapmıştık. Ardından dün kendi başımıza Paris’i gezdik.
Dün neredeyse tüm Paris’i gezip gece 2.15 te otele geldiğimiz için sabah 9 da uyandık. Ayrıca bugün hava durumunda yağmurlu görünüyordu. Bugün sen nehrinin güneyini (Pompidou, Notre Dame, Patheon, Lüksemburg Bahçeleri, Napolyonun Mezarı, 3. Alexander Köprüsü) gezmeyi planlıyorduk. Dün kuzeyini gezmiştik ve dünkü kadar yürümek planımızda yoktu. Güzel bir kahvaltı yapıp şemsiye ve yağmurluğumuzu çantamıza atıp çıktık. Kahvaltı’da rehberin düzenlediği Disneyland turuna katılanları gördük, saat 10.30’da yola çıkacaklardı.
Dün güneşli ve 26 derece hava var iken bugün tam tersi bir hava vardı. Hava neredeyse yağdı yağacak durumda ve 15 derece sıcaklıktaydı. Rosny Bois Pierre metro istasyonuna gittik tekrar. Artık metroyu kesin çözmüştüm :) Dün bu istasyondan bileti 1.85€ ya almıştık Paris merkezdeki istasyonlarda ise 1.5€ idi. Biletmatikte en üstte 1.85€ yazıyordu, bu pahalı diyerek alt seçenek olan 1.5€ luk biletten iki tane aldım. Yine dakika bir gol bir biletler turnikeden çalışmadı. Meğer 1.85€ luk bilet almam gerekiyormuş. Etrafa baktım güvenlik görevlisi yok, dün bir çok kişide gördüğümü yaptım ve çıkış turnikesini çevirerek kaçak giriş yaptım. Eşim şaşkın bir şekilde bana baksa da oda çıkış turnikesinden giriş yaptı. Sonuçta bilet almıştık, bunu yedirmeye niyetimiz yoktu :)
Yine RERE ile Hausman-Lazare istasyonuna gittik. Sanırım burası RER metrolarının merkez istasyonuydu. Telefondan burayı işaretledim ve dönüşte RERA’ya hiç binmeden doğrudan buraya gelip RERE’ye binecektik. Yine üste çıkarak opera istasyonuna gittik buradan M6 ya binerek Pompidou fuar merkezinin yanındaki istasyonda indik.
Kocaman borular binanın dışından fabrika hissi uyandırdı. Şehrin merkezinde böyle bir yapı çokta hoşumuza gitmedi, bu yüzden içine girmedik. Yinede gelip görmüş olduk ve sonraki durağımıza Notre Dame katedraline doğru yola çıktık.
Notre Dame Katedrali, Victor Hugo’nun meşhur Notre Dame’ın kamburu eseri ile ünlenmiş. Katedralin yıkılması gündeme gelmişken Victor Hugo’nun eseri sayesinde bu düşünceden vaz geçilmiş ve bakıma alınarak Fransa’daki en önemli dini yapı konumuna gelmiş. Yürüyerek katedrale geldiğimizde yağmur başlamış ve şiddetini artırmıştı. Katedrale girmek için oldukça uzun bir sıra vardı. Yağmur altında beklememek için sıraya girmedik bir köşede ağacın altında bekledik. Bu sırada yağmurluklarımızı giymiştik. Yağmur şiddetini biraz azalttığında sıraya giydik, bu sefer sıra iki katı uzamıştı. Sıra uzun olmasına rağmen hızlı ilerliyordu. Notre Dame katedraline girmek ücretsiz fakat kapıda çantalara baktıkları için uzun kuyruk oluşmuştu. İçeri girdiğimizde ısınıp kendimize geldik. Notre Damme katedrali Avrupa’daki sayılı katedrallerden. Yapımı çok uzun sürmüş. Katedralin içinde yapım aşamalarını gösteren bir köşe yapmışlar. Yaklaşık 40 dk kadar içeride durduk.
Çıktığımızda yine hafiften yağmur yağıyordu. Yağmurluklarımızı giyip kilit asacağımız köprüyü aramaya başladık. Tüm köprülerden kilitleri sökmüşler ve kilit asılamayacak şekilde köprü korkuluklarını değiştirmişler. Bu nedenle kilit elimizde kaldı. Başka bir köprüye asarız diyerek kilidi çantamıza koyduk. Yağmur yağıyor ve hava soğuktu. Dünkü güneşli havadan eser yoktu. Sen nehri kenarında bir sürü küçük kitapçı vardı fakat yağmur nedeniyle hepsi kapalıydı.
Notre Dame katedralinin olduğu adada birde Sainte Chapelle vardı. Buraya girip girmeme konusunda kararsız kaldık ama gelmişken girelim dedik. Buraya giriş ücretli idi ve iki kişi 22€ verdik. İçerisi beklentimizin çok altındaydı. Alt katta hiç birşey yoktu. Üst kata çıktığımızda çok büyük pencereleri gördük ve tüm pencereler rengarenk boyalıydı. Güzel bir görüntü vardı fakat verdiğimiz paraya değmediğini düşündük. Hatta bu gezi boyunca boşuna para verdiğimiz tek yer burasıydı. Gitmenizi tavsiye etmiyorum o yüzden. Çok daha güzel yerler var.
Çıktığımızda yağmur yine şiddetini arttırmıştı. Karnımız acıktığı için yağmur esnasından yemek yemeye karar verdik. Cadde üzerindeki tüm yemek yenilecek yerler oldukça güzel görünüyordu. Damak tadımıza uyacağını düşündüğümüz bir yere girdik. Patates kızartması ile servis edilen güzel birer yemek yedik.
Yemek esnasında yağmur kesildi. Hatta hava tamamen değişerek güneş çıktı. Tekrar yola koyulduk. Etrafımıza bakınarak keyifli bir yürüyüş sonucunda pantheon tapınağına geldik. Daha önce pantheon tapınağına italya da gitmiştik ama ayin olması nedeniyle içine girmemiştik. Burada girmeye karar verdik. Sıraya girdiğimizde uzaktan eyfel görünüyordu fakat bir sis kapladı ve 1 dk için şiddetli bir fırtınalı yağmur başladı.
Bu sırada 10€ ya biletlerimizi alarak içeri girdik. Tahmin ettiğimden çok daha güzeldi. Duvarlar boydan boya resimler ile kaplı, heykeller o zamanı yaşatıyordu. En ilginç gelen ise ortada bulunan saat idi. Tavandan iple sarkıtılan bir top sağa sola hareket ederek saati doğru olarak gösteriyordu. Aşağıdaki videodan saati izleyebilirsiniz. Yaklaşık 1 saat kaldık burada.
Çıktığımızda yağmur yoktu ve yerler kurumuştu bile. Gelirken yolda Grom roma dondurmacısı görmüştüm. Roma günlerimiz geldi aklıma ve hemen girdik. Birer külah dondurma aldık ama hava soğuk olduğu için sonrasında almasaydık daha iyiydi galiba dedik. Biraz yürüyerek lüksemburg bahçelerine giriş yaptık. Burası bir park ve olabildiğince yeşil. Hava soğumaya başladığı için burada çok vakit geçiremedik ama lüksemburg sarayını dışarıdan görmüş olduk.
Buradan sonra yolumuz biraz uzundu yaklaşık yarım saat yürüdük. Paris sokaklarında eşiniz ile el ele hemde hafif yağmur altında yürümek oldukça güzeldi. Hotel des invalides yani Napolyon un mezarına geldiğimizde saat 7 yı geçmişti. İçeri giremeyeceğimizi düşünerek gittik ve düşündüğümüz gibi oldu. Sadece bahçesine girebildik. Bahçesi bile oldukça büyüktü. Burada biraz zaman geçirdikten sonra çıktık.
Hemen karşısında Paris’in en ünlü köprüsü olan 3. Alexander köprüsü vardı. Kolonları üzerinde saf altından heykeller olan köprü. Köprüye çıkarak biraz fotoğraf molası verdik.
Buradan tekrar eyfele gitmeyi düşünüyorduk ama dünün yorgunluğu ile vazgeçtik. Ayrıca her yerden eyfeli görünce bir nevi doyduk artık. En yakın metro istasyonuna giderek bizim merkez istasyon olarak belirlediğim Haussman Lazare istasyonuna gittik. Buralarda hep uygulamayı kullanarak yolumuza devam ettik. Bu sefer RERA’ya hiç bulaşmadığımız için hiç bir sıkıntı yaşamadan otele geldik.
Tur grubumuz bugün disneylanda gitmişti. Sabah bizimle birlikte saat 10:30’da çıkmışlar akşam bizden çok önce dönmüşlerdi. Eşime ileriki bir tarihte belki üç kişi olarak disneylanda gelme sözü verdim bu arada :) Bu günden sonraki gezimiz tur ile birlikte olacaktı. Rehberde sabah çıkış saatini öğrenerek odamıza gittik ve hemen uyuduk.
Benelüx tur yazılarına daha kolay ulaşabilmeniz için aşağıdaki sayfalamayı oluşturdum. İstediğiniz kısma aşağıdaki yazıların üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Benelüx Turu 1. Gün – İstanbul – Lüksemburg – Paris
Benelüx Turu 3. Gün – Paris (Şu an Buradasınız)
Benelüx Turu 4. Gün – Paris – Brugge – Brüksel
Benelüx Turu 5. Gün – Amsterdam
Benelüx Turu 6. Gün – Marken & Volendam – Rotterdam
Benelüx Turu 7. Gün – Köln – Lüksemburg
Benelüx Turu 8. Gün – Lüksemburg – İstanbul (7. güne dahil ettim)